Gönül hicazdı Sezai Karakoç’un dediği gibi ‘sen geldin ve benim deli köşemde durdun.’
Sen geldin gelen sendin Siyam’ın ayı lâkin biz bizde miydik? Biz kendimiz neyiz bilmezken sen bize geldin…
Nitekim seleften bazı kimseler kendilerini Ramazan ayına kavuşturması için altı ay önce, Ramazan ayı bittikten sonra da beş ay amellerini kabul etmesi için Allah’a dua ederlermiş. Onlar Ramazan’ı bir aya değil bir ömre sığdırırlarmış.

Tabiin, tebe-i tabiin derken Ramazan ayı ahir-i ümmete geldi. Onu andıkça yüreğimize bir pelteklik dokundu, yürekler bergüzar oldu… Evlerimize misafir olmadan evvel onu ağırlamak üzere haneler temizlendi ,en güzel eşyalar ortaya çıkartıldı ve niyetler alındı…Ve o geldi siyamın ayı hayrı, bereketi ve huzuru ile…
Ramazan’ın içindeki güzellikleri yazmaya ne kalem yeter ne de kelâm yetişir. Siz zaten bilmektesiniz, biz bizdeki bırakılan izleri sürmekteyiz. Şimdi ise vakit vedalaşma vaktidir. Peki üzerimize ne sindi, bize ne giydirildi?
’ Bir çocuğun ilk ağlaması sorudur (?)’ Dünyayı sora sora öğrenir. Sahi ya biz Ramazan’da ne sorduk, geldiğinde ona ilk sorumuz neydi? Ya ne öğrendik ? İşlenen günahın ardından tövbe niyetiyle kılınan namaz gibi o ise her gece bize teravihiyle tövbemize şahitlik etmekteydi. Belki bizler çocukken Kiramen Katibin’e yazdırdığımız ilk günahı bilemeyiz lakin biliriz ki Ramazan bize her vedasında ikram olarak bir sayfa bırakır… Maksadımız bundan sonra ilk günah ne yazdırıyoruz dikkat etmek ola.

Hasılı kelam sustuğumuzda tefekkür, konuştuğumuzda zikir olan bu aya küçük bir not da bizler ekleyelim. Kainat her daim zikirdedir. Çiçekler her dem zikretmektedir ancak suya ihtiyaçları oldukları vakit bir anlık gaflettelerdir. Aman zikredemesek de her an zikirde olan çiçeklerimizi susuz bırakmayalım diyerekten gönlünüz her daim Ramazan güzelliğinde çiçek açsın.
Hoşça kal
Ya Şehr-i Ramazan
Maesselam..
30 Ramazan 1443
Nazmiye Ayça AKTAŞ / Akyazı Kız İHL
Kaleminize yüreğinize sağlık hocam, ne hoş anlatmışsınız.. 🌿